17 Nisan G(ö)REV Etkinliği İle İlgili TTB Hukuk Bürosu Bilgi Notu
HUKUKİ BİLGİ NOTU
Burada değerlendireceğimiz iş bırakma, örgütlü bir gücün ortak kararı doğrultusunda, çalışanın belli bir zaman için görevini yerine getirmemesi şeklinde tanımlanabilir. İş bırakma, özellikle, başkaca mücadele araçları oldukça sınırlandırılmış olan kamu çalışanları tarafından seslerini duyurabilmek ve taleplerini toplumla paylaşabilmek, yanı sıra emeklerinin değerini hissettirmek için kullanılan bir eylem biçimi olarak son zamanlarda yaşamda yer tutmaktadır.
Eski Türk Ceza Kanununda iş bırakma eylemi, herhangi bir zarara yol açıp açmadığından bağımsız olarak suç olarak tanımlanmış ve hapis ve para cezasının yanı sıra memuriyetten geçici veya kalıcı olarak men edilme yaptırımına bağlanmıştır. Ayrıca, iş bırakma eyleminin meslek kuruluşu kararıyla gerçekleştirilmesi durumunda ilgili meslek kuruluşu yöneticilerinin de hapis cezasıyla cezalandırılması ve ömür boyu memuriyetten men cezasını gerektirmekte idi[1].
İş bırakma eylemi 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 5237 sayılı Türk Ceza Yasasında da suç olarak tanımlanmış olmakla birlikte, kamu görevlilerinin mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak, hizmeti aksatmayacak biçimde, geçici ve kısa süreli iş bırakmaları veya yavaşlatmaları halinde hiç ceza verilmeyebileceği de belirtilmiştir[2].
Yasal düzenlemelerdeki gelişime baktığımızda, iş bırakma eyleminin meşruiyetinin zaman içinde tanınmış/kabul edilmek zorunda kalınmış olduğunun söylenmesi mümkündür.
Yasal düzenlemelerin yargısal uygulamalarına baktığımızda; eski Türk Ceza Yasası döneminde yapılan iş bırakma eylemleri üzerine açılan kimi davaları ve idari davalarda genel olarak yasa metinlerinin demokratik gelişime uygun biçimde yorumlanıp ceza verilmediği veya verilen disiplin cezalarının iptal edildiği bilinmektedir[3].
Yakın dönemde de iş bırakma eylemine katıldığı için disiplin cezasıyla cezalandırılan bir öğretmenin açtığı davada, “… üyesi bulunduğu sendikanın yetkili kurullarınca alınan, üretimden gelen güçlerini kullanma çağrısına uyarak 25.11.2009 tarihinde görevine gelmeyen davacının sendikal eylem kapsamında göreve gelmemesinin mazeret olarak kabul edilmesi gerektiği…” gerekçesiyle 30 Eylül 2010 tarihinde iptal kararı verilmiştir[4]. Benzeri biçimde Isparta’da görevli bir öğretmen hakkında verilen aylıktan kesme niteliğindeki disiplin cezası da memurun üyesi olduğu sendikanın kararlarına uyarak iş bırakmasının, mesleki, ekonomik ve sosyal durumunun iyileştirilmesi ve sesini duyurmasının, mazeretsiz işe gelmemek olmadığına işaret edilerek, cezanın iptal edilmesi ve maaştan kesilen cezanın yasal faiziyle öğretmene ödenmesine karar verilmiştir.
Bütün bu bilgiler çerçevesinde, sağlık çalışanlarının sağlık hizmetinin özelliğini gözeten bir çerçeve içinde mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak iş bırakmaları ya da işi yavaşlatmaları halinde, Türk Ceza Yasasının 260. maddesinin ikinci fıkrasındaki ceza verilmeyebileceğine ilişkin hüküm çerçevesinde değerlendirileceği düşünülmektedir.
[1] MADDE 236 - (Değişik: 2370 - 7.1.1981) Memurlardan veya işçi niteliğini taşımayan kamu hizmeti görevlilerinden üç veya daha fazla kimse aldıkları karar gereğince kanun hükümlerine aykırı olarak, memuriyetlerini terk eder veya vazifelerine gelip de görevlerini geçici de olsa kısmen veya tamamen yapmazlar yahut yavaşlatırlarsa her biri hakkında dört aydan bir yıla kadar hapis ve ikibin liradan onbin liraya kadar ağır para cezasiyle birlikte muvakkaten veya müebbeten memuriyetten mahrumiyet cezası da hükmolunur.
Başkaları tarafından alınan karara veya yayınlanan bildirilere uyarak yukarıdaki fıkrada yazılı fiilleri işleyen memurlara ve işçi niteliği taşımayan kamu hizmeti görevlilerine de aynı ceza hükmolunur.
Bu maddedeki eylemler dernek veya meslek kuruluşları yöneticilerinin bu yönde aldıkları karar veya yayınladıkları bildiriler üzerine vuku bulmuşsa, bu kararı alan veya bildiriyi yayınlayanlara bir yıldan üç yıla kadar hapis ve üçbin liradan onbin liraya kadar ağır para cezası verilir. Fail memur ise müebbeten memuriyetten mahrumiyet cezasına da hükmolunur.
[2] Kamu görevinin terki veya yapılmaması
MADDE 260 - (1) Hukuka aykırı olarak ve toplu biçimde, görevlerini terk eden, görevlerine gelmeyen, görevlerini geçici de olsa kısmen veya tamamen yapmayan veya yavaşlatan kamu görevlilerinin her biri hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. Kamu görevlisi sayısının üçten fazla olmaması halinde cezaya hükmolunmaz.
(2) Kamu görevlilerinin mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak, hizmeti aksatmayacak biçimde, geçici ve kısa süreli iş bırakmaları veya yavaşlatmaları halinde, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza da verilmeyebilir.
[3] 2003 sağlık çalışanlarının iş bırakmasında beraat kararı verilmiştir. Öğretmenlerin iş bırakmasında verilen disiplin cezaları iptal edilmiştir, vb.
[4] İstanbul 8. İdare Mahkemesi 2010/882 E. 2010/1508 K. sayılı karar.