Türk Tabipleri Birliği (TTB) hakkında açılan davanın 30 Kasım 2023 tarihinde Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında, TTB Merkez Konsey üyelerinin görevden alınmasına karar alınmıştır. Bu karar toplumun sağlık hakkı mücadelesini, Türkiye demokrasisini; hekimlerin bilimsel, etik özerkliği ve örgütlenme özgürlüğünü yok sayan hukuksal zeminden yoksun, kabul edilemez bir karardır.
Siyasi iktidar ve ortaklarının, her fırsatta hedef gösterdiği TTB Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınma kararı; iş yükünün altında ezilen, şiddet ve kötü çalışma koşulları ile göç yolları arasında sıkıştırılmasına rağmen, toplumun sağlık hakkına sahip çıkmaya çalışan hekimlerin tercihini gasp etmektir.
‘’Emek bizim söz bizim’’ diyerek başta hekimlik mesleği olmak üzere, toplumun sağlık hakkını savunan ve bu konuda büyük bedeller ödeyen TTB’nin, olabilecek en demokratik yöntemlerle, hekimlerin oyları ile seçilmiş yönetimine yargı eliyle darbe yapılmıştır. Bu ceza sadece seçilmiş 11 merkez konsey üyesine değil, onlara delegeleri aracılığıyla oy veren binlerce hekime ve iradesine verilmiştir.
Siyasal olduğu çok açık olan bu karar, TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın geçen yıl bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalar sonrası başlayan linç kampanyasının sonucunda alınmıştır.
TTB, kurulduğu günden beri hekimlik mesleğinin etik ilkelerine dayalı olarak iyi hekimliğin nitelikli olarak uygulanabilmesi, toplum sağlığı, adalet, insan hakları, barış ve demokrasi değerlerini korumak için mücadele etmektedir.
TTB, hekimlik mesleğinin etik ilkelerinin gereklerini yerine getirerek her şeyin, her değerin piyasalaştırıldığı günümüz dünyasında iyi hekimliğin yaşam bulması için mücadele eden bağımsız bir meslek örgütüdür. Bağımsızlık, hekimlik mesleğinin temel ilkelerinden biri ve varoluşunun kaynağıdır. Bağımsız olmayan bir hekimin mesleğini yapması, ettiği yemin gereği insan yaşamını ve sağlığını koruması mümkün değildir. Dolayısıyla dünyanın hiçbir yerinde hekimler iktidarların doktoru değildir: Emir almazlar, talimatla iş yapmazlar.
Meslek etiği ilkelerinin merkezinde insan olduğu için hekimler, insan haklarının kararlı savunucusudurlar. İnsanın iyilik halinin sadece biyolojik ve psikolojik bir iyilik olmadığını, tam bir iyilik haline ise ancak sosyal ve siyasal iyilik hali ile erişilebileceği gerçeğini ilk kez hekimler dile getirmiştir. Bu nedenle hekimler, bireyin ve toplumun/halkın sağlığını korumak için her türlü adaletsizlikle mücadele ederler, demokrasiyi ve barışı savunurlar.
Örgütlenme özgürlüğü, ifade ve toplanma özgürlükleri demokratik bir toplumun temelini oluşturur. Bu özgürlükler, pek çok uluslararası sözleşme ve anayasada güvence altına alınmıştır.
Bu güvencelerden dolayı ve hekimlerin iradesine saygının gereği olarak TTB merkez konsey üyelerini ancak hekimler yine seçim yoluyla değiştirebilir. Bu demektir ki, TTB Merkez Konseyi’nin görevi olmayan işler yapıp yapmadığına da ancak özgür iradesiyle TTB Genel Kurulu/Kongresi karar verebilir, siyasal iktidar değil. Maalesef kayyumcu bir zihniyetle uzunca bir süredir adım adım gerçekleştirilen kurumsuzlaştırma ve anayasızlaştırma sürecinde söz konusu güvencelerin de hiçbir hükmünün kalmadığı TTB kararıyla bir kez daha açıkça görülmüştür.
Ancak bu endişe verici gidişatın bizleri ve tüm toplumu teslim almasına hiçbir şekilde izin vermeyeceğiz. Çünkü TTB ve tabip odaları olarak haklılığımızı iyi hekimlik, insan hakları, barış ve demokrasi değerlerinden, gücümüzü ise dayanışmamızdan alıyoruz.
TTB onurumuzdur ve yalnız değildir.
Biz TTB’yiz. Görevimizin başındayız.
Van Emek ve Demokrasi Platformu