Basın Açıklaması

BASINA VE KAMUOYUNA                                                  

                                                                                                                                                                             13.07.2021

Türkiye’deki hapishanelerde yaşanan insan hakları ihlallerinin sonlandırılması, ağırlaşan infaz koşullarının düzeltilmesi ve İmralı Hapishanesinde uzun zamandır sürdürülen ağır tecrit ve izolasyona son verilerek aileler ve avukatları ile görüşmelerin sağlanması talepli olarak cezaevlerindeki mahpuslar tarafından 27 Kasım 2020 tarihinde süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemine başladıkları kamuoyuna duyurulmuş ve bugün itibari ile eylem 107 Hapishaneye yayılarak 229. gününde devam etmektedir.

            Tecrit, mahpusların bedensel ve ruhsal bütünlüğünü hedef alan, uzun zamana yayılarak sonuç alınmaya çalışılan bir işkence yöntemidir. Tecrit, kime uygulanırsa uygulansın insani ve vicdani olmadığı gibi açıkça hukuka ve yasal mevzuata aykırıdır. Mahpuslar tarafından talep edilen haklar, uluslararası sözleşmelerde yer alan temel hak ve özgürlükler kapsamında kanunlarla güvence altına alınarak mahpuslara tanınan hakların uygulanması talebidir. Ne yazık ki ülkemizde yıllardır mahpusların en temel haklarını kullanmaları bilinçli politikalarla engellenmiş, bu yönde yapılan her türlü yasal girişimler sonuçsuz kalmıştır. Bunun bir sonucu olarak cezaevleri sorununa kalıcı çözümler üretilememiş, geçici yaklaşım ya da uygulamaların da sorunu çözmekten çok uzak kaldığı sık sık tekrarlanan açlık grevleri eylemlerinden de anlaşılmaktadır. Özellikle pandemi bahane edilerek çıkarılan 7242 sayılı infaz kanunu değişikliği ile TMK kapsamındaki mahpuslar bakımından infaz koşulları ağırlaştırılmış ve aleyhlerine bir durum yaratılmıştır. Pandemi koşullarının eklenmesi ile birlikte ihlaller giderek artmıştır.

Açlık grevine giren mahpuslar tarafından talep edilen avukat-müvekkil görüşmesi, aile görüşmesi ve yine hapishanelerdeki diğer olumsuz koşulların (çıplak arama, kalabalık koğuşlar, keyfi aramalar, hasta mahpusların ihlal edilen sağlık hakları, koşullu salıverilme hakları vb) düzeltilmesi gibi talepler karşılanması gereken en temel insan haklarıdır. Mahpuslar tarafından talep edilen haklar Anayasa, Ceza İnfaz Kanunu ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler kapsamında kanunlarla güvence altına alınarak mahpuslara tanınan hakların uygulanmasıdır. . Bu hakların eşit ve ayrımsız bir şekilde yerine getirilme sorumluluğu ve yükümlülüğü devlet ve devletin yetkili kurumlarına aittir. Bunun gerektiği gibi uygulanmaması ya da tam tersi ihlaller silsilesine yol açacak şekilde uygulamaların meşrulaşmış olması kabul edilebilir bir durum değildir. 2016 yılında gerçekleştirilen darbe girişimi ile birlikte yasal kılıfı Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnameleri ile kurulmaya çalışılan tecrit uygulamalarının başında mahpusların telefon hakkının, sohbet hakkının, görüş hakkının azaltılması ve engellenmesi gelmiştir. 2020 yılı itibari ile tüm dünyayı etkisi altına alan COVİD-19 Pandemisi yine en çok hapishanelerde, mahpusların zaten sınırlı olan hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması olarak karşılık bulmuştur. Özellikle pandemi bahane edilerek çıkarılan 7242 sayılı infaz kanunu değişikliği ile TMK kapsamındaki mahpuslar bakımından infaz koşulları ağırlaştırılmış ve aleyhlerine bir durum yaratılmıştır.

İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Hapishane’nde uygulanan tecrit rejimi uygulamasının sona erdirilmesi amacıyla daha önce de açlık grevleri yapılmış, bu grevlerin etkisi ile tecrit geçici olarak kaldırılmış, ancak 7 Ağustos 2019 tarihinden beri görüş yasakları yeniden devreye girmiştir. Bu durum BM Mandela Kuralarına, CPT tavsiyelerine ve 5275 sayılı İnfaz Kanunu’na aykırıdır. Adalet Bakanlığı tarafından bir an önce yasal olmayan bu uygulamaya son verilmeli, gerek avukat gerekse aile görüşleri yaptırılmalıdır. Ayrıca tüm hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine son verilerek, kişi onuruna yakışır muamele yapılması, mahpuslara yönelik işkence, kötü muamele ve insan onuruna aykırı davranış yasağı kapsamında muamelelerin ve diğer hak ihlallerinin ortadan kaldırılması, hasta mahpusların tedavilerinin aksatılmadan yapılması, hastane sevkleri sonrası karantina koşullarının tecrit işkencesi uygulamasına dönüştürülmesinin önlenmesi hususunda Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu Denetçiliği Kurumları ve ilgili tüm kurum ve kuruluşlar görevlerini yapmalıdır. Açlık grevi yapan mahpusların kaldıkları hapishanelerde düzenli sağlık kontrollerinin yapılması, protokollere uygun beslenme ihtiyaçlarının karşılanması, tıbbi bakımlarının yapılması gerekmektedir. Daha önceki açlık grevi süreçlerinde de tıbbi olarak yapılacaklar ceza infaz kurumlarına iletilmiş olup bu prosedürlere uyulması sağlanmalıdır.

Pandemiden ötürü ağır hak ihlallerinin yaşandığı, mahpusların ihtiyaç duydukları tedaviye dahi erişemediği bu dönemde, açlık grevlerinin sürmesi halinde mahpusların sağlıkları üzerinde geri dönülemez nitelikte ağır sonuçlar doğuracağı ortadadır. Zira salgın sürecinde hapishanelerde artan hak ihlallerine yönelik hazırlanan raporlardan mahpusların sağlıklı gıdaya ve ihtiyaç duydukları tedaviye erişimlerinin sağlanamamasından ötürü özellikle bağışıklık sistemlerinin zayıfladığı bilinmektedir. Pandemi koşulları dolayısıyla mahpusların bağışıklık sisteminin düşüklüğü konusunda uyaran hekimler başlatılan açlık grevinin, daha önceki eylemlerden daha fazla risk barındırdığını belirtmiştir. Biz sivil toplum kuruluşlarını derinden kaygılandıran açlık grevi eylemleri 229. Gününde olmasına rağmen, yetkililerce herhangi bir adım atılmamıştır. Tecridin bir işkence ve diğer kötü muamele niteliğinde olduğu, cezaevindeki mahpusların ulusal mevzuat ve uluslararası sözleşmelerdeki en temel haklarının korunması gerektiği, bunların gereğinin yerine getirilmemesi halinde yıllardır ülkemizde devam eden ve yaşam hakkının kutsallığı önündeki en büyük engel olan açlık grevlerinin devam etmesinden ve olası ölümler yaşanmasından kaygı duyduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Toplumsal belleğimizde ağır tahribatlar ve derin yaralar oluşturabilecek olan bu sürecin bir an önce çözüme kavuşabilmesi için elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzu ancak başta iktidar ve adalet bakanlığı olmak üzere sorumluluk makamındaki kişi ve kurumların da bir an önce inisiyatif alması ve bu sorunun çözülmesi için gerekli adımların atılması gerektiğini vurgulamak istiyoruz.

            Bu sebeple aşağıda imzası bulunan Sivil Toplum Kuruluşları olarak; başta açlık grevinde olanların yaşam hakkının korunması ve açlık grevinin sonlandırılması için makul ve yasal mevzuata uygun taleplerinin kabulü ile tecridin kaldırılmasına, hapishanelerde yaşanan hak ihlallerinin son bulması için başta Adalet Bakanlığı olmak üzere tüm ulusal ve uluslararası kamuoyu ve kurumları bu konuda duyarlı olmaya ve çözüm için derhal harekete geçmeye çağırıyoruz.

ÖHD VAN ŞUBESİ

TİHV VAN TEMSİLCİLİĞİ

VAN HAKKARİ TABİP ODASI

VAN BAROSU

İHD VAN ŞUBESİ

SES VAN ŞUBESİ

TUHAYDER