.

 

Sağlık Çalışanları üzerindeki her türlü baskı son bulsun!

 

Değerli basın emekçileri;

 

Savaş ve baskı politikalarının yoğun olarak yürütülmeye çalışıldığı ülkemizde sağlık çalışanları soruşturma, sürgün ve işten çıkarmalarla karşı karşıya bırakılmaktadır. Ülkemizde süregiden savaşa karşı barışı haykıran 16 bin`in üzerinde emekçi soruşturmaya maruz kalmış, 50 kişi işten çıkarılmış ve 20 kişi tutuklama ve gözaltı ile karşılaşmıştır. Buna maruz kalan emekçilerin arasında Suruç ve Ankara katliamı gibi katliamları "anayasal güvence altındaki" protesto hakkını kullanan, barış isteyen hekimler ve sağlık emekçileri de bulunmaktadır.  Gittikçe artan şiddet olaylarına maruz kalan sağlık emekçilerinin ve hekimlerin bir de baskı, sürgün ve işten çıkarmalara maruz kalması kabul edilemez.

Sağlık emekçilerinin yoğun baskı ve şiddetle karşılaştığı bir süreçte sorumlu olduğu personelin çalışma koşullarını, can güvenliğinden yoksun oluşunu dert edinmeyen siyasi iktidar, temel haklarımız olan grev ve protesto hakkımıza saldırmaktadır. Katliamların failleri cezasız kalırken katliamları protesto edenler cezalandırılmak istenmektedir. TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Fatih Sürenkök ve Ağrı Tabip Odası eski Başkanı Dr. Ulaş Yılmaz ve birçok sağlık emekçisi görevlerinden uzaklaştırılmışlardır. Bu keyfi ve hukuksuz uygulamalara boyun eğmemiz beklenemez. Hiç kimsenin hiçbir makamın yasalarla tanınmış hakları yok sayma yetkisi bulunmamaktadır

 

Sağlık çalışanları ve Hekimler bireylerin ve toplumun fiziksel, ruhsal ve sosyal iyilik halinin ortaya çıkması için çalışırken, uğradıkları baskılar nedeniyle yıpranmaktadır. Mobbing kavramı psikolojik şiddet, kuşatma, topluca saldırma, rahatsız etme veya sıkıntı verme anlamına gelmektedir. Temelde yöneticilerin çalışanlarına uyguladığı ve Türkçe`ye "yıldırma" olarak çevirebileceğimiz mobbing sonucunda çalışanlarda ruhsal rahatsızlıklar ortaya çıkabilmektedir. Ast-üst ilişkisini ezen-ezilen ilişkisine dönüştüren çalışma ortamı buna zemin hazırlamaktadır. Dünya Sağlık Örgütü de “yıldırma”nın ortaya çıkmasını kolaylaştıran iş ortamlarının özelliklerini tanımlamıştır. Özellikle rol tanımlarının iyi yapılmadığı, işbirliği ve dayanışmanın kurulamadığı ortamların yatkınlık yarattığı ifade edilmektedir. Özellikle ortaya çıkan sorun ve çatışmaların uygun problem çözme beceriyle çözülmemesi, aksine gizlenmesi bunu artıran etkenler olarak görülmektedir.

Bu dönemde yaşadığımız soruşturmalar, sürgünler ve işten çıkarmalar bir "kitlesel mobbing" ten başka birşey değildir.

 

Geçtiğimiz hafta Van Eğitim Araştırma Hastanesi Çocuk Acil bölümünde yaşanan bir olay neticesinde 2 hekim ve 1 hemşire arkadaşımızın hukuksuz bir şekilde görev yerleri değiştirilmiş, sürgüne maruz kalmışlardır. Kendileri sözel şiddete uğradıkları halde haksız bir muamele ile karşılaşmışlardır. Olaya dahli bulunan bir mülki idare amiri tarafından sürülmekle tehdit edilmiş, Kurum ve Hastane yöneticileri çalışanlarını korumaktan ziyade yıldırım hızıyla, hemen ertesi gün 2 hekim arkadaşımızın görev yerlerini değiştirmiştir. Yöneticilerin keyfi tutumuna göre, hukuksuz bir biçimde sağlık çalışanlarının görev yerinin değiştirilmesi kabul edilemez. Bir yöneticinin ya da mülki idare amirinin keyfi ve hukuksuz bir biçimde çalışanların görev yerlerini değiştirtmesi, görevi kötüye kullanmaktır. Hiçbir mevki ya da yöneticilik görevi kötüye kullanmaya mazeret olamaz! Hekime ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarının takipçisi olduğumuz gibi, emekçilerin bu tarz yıldırma olaylarına maruz kalmasına da sessiz kalmayacağımızın bilinmesini istiyoruz.

 

Biz hekimler ve sağlık emekçileri yaşam hakkını, barışı, eşitliği ve herkes için insan onuruna yakışır çalışma ve yaşam koşullarının herkesin hakkı olduğuna inanıyor ve bu yönde mücadeleye devam edeceğimizi belirtiyoruz.

 

VAN-HAKKARİ TABİP ODASI

SES VAN ŞUBESİ