Tecrit ve Devam Eden Süresiz-Dönüşümsüz Açlık Grevleri

 

 

Türkiye Hapishanelerindeki Tecrit ve Devam Eden Süresiz-Dönüşümsüz Açlık Grevleri

Türkiye’de hemen hemen her dönemde yaşanan hak ihlalleri son birkaç yıldır yoğun bir şekilde devam etmektedir. Özellikle çözüm sürecinin bitirilmesi ve Ohal ilanından sonra bu ihlaller had safhaya ulaşmıştır. Öyle ki kötü muamele ve işkence gibi çok ciddi suçlar işlenerek hak ihlalleri yaşanmaktadır. Son zamanlarda açlık grevlerinin başlamasında en etkili olan uygulama ise tecrit uygulaması ve politikasıdır. Bireyin dış dünya ile bağlantısını kesmek, hukuki olarak tanınan haklarından faydalanmasını engellemek, demokratik ve hukuk devleti ilkelerini benimsediğimiz Anayasa`ya açıkça aykırıdır. Kaldı ki tecrit,  işkence olup bir insanlık suçudur. Anayasada,  ceza kanununda ve imzalamış olduğumuz uluslararası antlaşmalarda işkencenin mutlak yasak olduğu hüküm altına alındığı gibi insanlık suçu olarak da düzenlenmiştir. Ayrıca devlet işkencenin önlenmesi hususunda pozitif yükümlülük altına da girmiştir. Başta Sayın Leyla GÜVEN olmak üzere Türkiye genelindeki hapishanelerde bulunan mahpuslar Devletin kendi yasalarına uyması ve mutlak tecrittin son bulması amacıyla süresiz dönüşümsüz açlık grevine başlamışlardır. 

Leyla GÜVEN’in avukatları aracılığı ile kamuoyuna yaptığı açıklamada “İmralı F-tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Sayın ÖCALAN’ın uzunca bir zamandan beri ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmediği, bu uygulamanın tecridi aşacak biçimde mutlak izolasyona dönüştüğü ve yasal haklarını kullandırılması ile uygulanan tecridin kaldırılması amacıyla 8 Kasım 2018 tarihinde süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi eylemine başladığını” belirtmiştir. İlerleyen süreçte Türkiye genelinde onlarca cezaevinde yüzlerce mahpus aynı gerekçelerle açlık grevi eylemlerine katılmışlardır. Her hafta yeni mahpusların katıldığı açlık grevi eylemi gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır. 

Mahpusların Hak ve yükümlülüklerini düzenleyen 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’nun 6. maddesi hapis cezaları ve güvenlik tedbirlerinin infazında gözetilecek ilkeleri açıkça belirtmiştir. Söz konusu cezaların insanlık onuruna yaraşır şekilde infazının gerçekleştirilmesini, hükümlünün anayasal haklarının ancak kanunla sınırlandırılabileceğini, hükümlünün yaşam hakkı ile beden ve ruh sağlığının korunmasının zorunluluğu açıkça ifade edilmiştir.

 

Yine aynı kanunun 25. Maddesi f bendi gereği hükümlüyü; eşi, altsoy ve üstsoyu, kardeşleri ve vasisi, belirlenen gün, saat ve koşullar içerisinde on beş günlük aralıklarla ve günde bir saati geçmemek üzere ziyaret edebileceklerine ilişkin düzenleme mevcuttur. 59. Maddenin 2. Fıkrası gereği hafta içi ve mesai saatleri içerisinde hükümlünün avukatlarıyla görüştürülebileceğine ilişkin açık düzenleme mevcuttur. Açıkça görülmektedir ki kanun bu noktada idareye hiçbir takdir hakkı vermemesine rağmen İmralı Cezaevi’nde aile ve avukat görüşü çok uzun bir süreden beri yaptırılmamaktadır. Bu durum 5275 sayılı Kanunu’na ve yönetmeliğe açıkça aykırıdır. 2015 yılından beri İmralı Cezaevinde aile ve avukat görüşmelerinin engellenmesi ile geliştirilen tecrit hem ulusal mevzuata hem de Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırılık teşkil etmektedir. Daha önce CPT’nin yaptığı birçok tespit ve rapor çalışması bu noktada ihlalleri gözler önüne sermektedir.

12 Ocak 2019 tarihinde Mehmet ÖCALAN tarafından İmralı Cezaevinde kısa bir görüşme gerçekleştiği haberinin basına yansımasına rağmen başta Leyla GÜVEN olmak üzere açlık grevi eylemcileri söz konusu görüşmenin samimi olmadığını belirterek tecrit koşulları tümüyle kaldırılana kadar eylemlerini sürdüreceklerini ifade etmişlerdir.

  1. Türkiye cezaevi geçmişinde benzer gerekçelerle yapılmış olan açlık grevlerinde yaşanan acı tecrübeler ortada iken sivil toplum kuruluşlarının başvurularının reddedilmesi, yine aynı tablonun yaşanacağı endişesini uyandırmaktadır. Van Yüksek Güvenlikli Cezaevinde de bu aşamada 5 tutsak açlık grevinin 37. günündeler. Açlık grevi eylemcileri ile avukatları aracılığıyla yapılan görüşmelerde idarenin tutsaklara grevden dolayı bir takım disiplin cezaları verdiğini, periyodik sağlık kontrollerinin doktorlar tarafından değil, yardımcı sağlık personeli tarafından yapıldığı bilgileri alınmıştır.

         Açlık grevindeki tutuklu/hükümlülerin düzenli ve usulüne uygun kontrollerinin yapılması, B1 vitamini, tuz, şeker ve karbonat takviyesi almaları hayati önem arz etmektedir.

         Sonuç itibariyle Leyla GÜVEN öncülüğünde başlayan ve geniş bir çerçevede yayılan açlık grevi eylemlerinin geçmiş dönemlerdeki gibi olumsuz sonuçlanmaması için;

1-    Başta Adalet Bakanlığı ve TBMM İnsan Hakları Komisyonunu çözüm üretmeye ve tarafı oldukları ulusal ve uluslararası mevzuatlara uymaya,

2-    Açlık grevindeki tutuklu/hükümlülerin temel taleplerinden olan TTB’nin sağlık süreçlerine müdahil olmasına izin verilmesini,

3-    Kurumlarca oluşturulacak bağımsız heyetlere hapishane kapılarının açılmasını, 

4-    Tüm kamuoyunu açlık grevinin vahim sonuçlarına engel olunması amacıyla bu soruna sahip çıkmaya ve çözüm için çaba harcamaya davet ediyoruz.

 

 

VAN BAROSU

ÖZGÜRLÜKÇÜ HUKUKÇULAR PLATFORMU

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ VAN ŞUBESİ

TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI VAN TEMSİLCİLİĞİ

VAN HAKKARİ TABİP ODASI

TUHAY-DER VAN ŞUBESİ